Hipokinetik Hareket Bozuklukları – Parkinson Hastalığı (PH) (Hareket Bozuklukları Ekstrapiramidal ve Serebellar Bozukluklar)
(Paralysis Agitans)
- Dört karakteristik özelliği olan, idiyopatik, yavaş ilerleyen,
dejeneratif MSS hastalığıdır: Yavaşlık ve hareket azlığı, kas
rijiditesi, istirahat tremoru ve postür al bozukluk. Parkinson
hastalığı, yaşlılarda, nörodejenaratif hastalıklarda sıklık olarak 4.
sırada yer alır. Altmışbeş yaş ve üzerindeki popülasyonun %1′ini etkiler
ve 40 yaşının üzerindeki popülasyonda %0.4 oranında görülür. Ortalama
başlangıç yaşı 57′dir. Çocuklukta ve adolesan dönemde de başlayabilir
(jüvenil parkinsonizm).
Etiyoloji ve Fizyopatoloji
- Primer parkinsonizm: Substantia nigra, locus ceruleus ve diğer
beyinsapı dopaminerjik hücre gruplarında pigmente nöronların kaybı
vardır. Caudate nukleus ve putamen’e impuls gönderen subtantia nigra
nöronlarının kaybı, bu alanlarda dopamin nörotransmitterinde azalmaya
neden olur. Postensefalitik hastalarda, substantia nigra’yı da içine
alan orta beyin bölgeleri, iltihabi olay sonucunda tahrip olur (bkz.
aşağıda). Başlangıç genellikle 40 yaşının üzerindedir ve yaşlılarda
insidens artar.
- Sekonder parkinsonizm , diğer idiyopatik dejeneratif hastalıklar,
ilaçlar veya egzojen toksinlerle oluşan, bazal ganglionlarda dopamin
kaybı veya dopaminin etkisinin engellenmesi nedeniyle oluşur.
- Sekonder parkinsonizmin, en sık görülen nedeni, nöroleptik ilaçlar
veya reserpine kullanımıdır. Bütün bu ilaçlar dopamin reseptörlerini
bloke edici özellikleri nedeniyle parkinsonizme neden olurlar. Bununla
birlikte, kuvvetli antikolinerjik özelliği olan thioridazine, diğer
nöroleptik ilaçlardan daha az oranda parkinsonizm oluşturur. Atipik bir
nöroleptik olan clozapine, parkinsonizm oluşturduğu henüz
saptanmamıştır. Fakat, düşük oranda olmasına rağmen, bu ilacın
agranülositoz yaptığı kesindir. En az antikolinerjik aktivitesi olan
nöroleptikler (haloperidol) en yüksek parkinsonizm insidensi taşırlar.
Antikolinerjik bir ilaç (benztropine 0.2-2mg günde 3 kez) veya
amantadine’in tedaviye eklenmesi (lOOmg günde 2 kez) semptomları
hafifletir.
- Daha az sıklıkla görülen etiyolojiler, karbon monoksit veya mangan
zehirlenmesi, hidrosefali, yapısal lezyonlar (orta beyin veya bazal
ganglionları tutan tümör veya infarkt), subdural hematom striatonigral
dejenerasyon, olivopontoserebellar dejenerasyon veya multipl sistem
atrofisi gibi dejeneratif hastalıklardır. N-MPTP (n-methy1-1, 2, 3, 4
tetrahydropyridine) bir tip sokak eroinin sentezindeki yan ürün olup IV
olarak bağımlılık yapıcı ilaçları kullananlarda, parkinsonizme neden
olur.
Semptom ve Belirtiler
- Parkinson hastalığı olanların %50 ile 80′inde, hastalık sinsi
olarak başlar, bir elde 4-8 Hz frekansla istirahat tremoru oluşturur.
Tremor istirahatte maksimum olup hareketle azalır ve uykuda kaybolur;
emasyonel gerginlik ve yorgunluk ile artar. Eller, ayaklar ve bacaklar
bu sıra ile tutulur. Çene, dil, alın ve göz kapakları da tutulur, fakat
ses etkilenmez. Bir çok hastada sadece rijidite vardır ve tremor
belirgin değildir. Bunu ilerleyici rijidite, yavaşlık, hareketlerde
azalma ( bradikinezi ) ve harekete başlamada güçlük izler. Rijidite ve
hipokinezi, kas ağrısı ve yorgunluk hissine neden olabilir. Yüz
maskeleşmiştir, ağız açıktır ve göz kırpma azalmıştır. Postür normal
dikliğini kaybetmiştir. Hastalar yürümeye başlamakla zorluk çeker;
yürüme küçük adımladır, hasta ayaklarını yere sürüyerek yürür ve kollar
göbek seviyesinde fleksiyonda tutulur, yürürken sallanmaz. Adımlar bazen
tersine hızlanır ve hasta düşmeden korunmak için aniden koşma hareketi
yapar ( festinasyon ). Postüral reflekslerin kaybı nedeniyle ağırlık
merkezi yer değiştirdiğinden hasta öne (propülsiyon) veya arkaya (
retropulsiyon ) düşme eğilimi gösterir. Konuşma karakteristik olarak
monoton, kekeleme şeklinde dizartri gösterir ve hipofoniktir. Hipokinezi
ve distal kasların kontrolündeki bozukluk, mikrografi ve günlük
aktivitelerde güçlük oluşturur.
- Muayenede, ekstremitelerin pasif hareketleri, değişken olamyan bir
rijidite ile karşılaşır ve tremorun eklenmesi dişli çark bulgusuna neden
olur. Duysal inceleme genellikle normaldir. Otonomik sistem fonksiyon
bozukluk bulgulan (sebore, konstipasyon, idrar tutukluğu ve ortostatik
hipotansiyon) görülebilir. Kas kuvveti genellikle normaldir, fakat hasta
kaslarını yeterli bir şekilde kullanamaz ve hızlı ardısıra hareketleri
yapma yeteneği bozulmuştur. Refleksler genellikle korunmuştur, fakat
ileri tremor veya rijidite durumunda, ortaya çıkarmak zor olabilir.
- Demans olguları %50′sinde görülür; depresyon da sıktır. Bazı
hastalarda depresyon ve demans, sakatlığın en önemli kısmını
oluştururlar.
- Postensefalitik parkinsonizmde (1918-1924) yıllarındaki von Economo
salgınından sonra görülmüş olup, bugün seyrektir), okülojirik krizler
başın ve gözlerin devamlı, zorlu olarak bir yöne çevrilmesi, diğer
distoniler, otonomik bozukluklar ve kişilik değişimleri sıktır.
Tanı
- Seyrek göz kırpma, fasiyal donuklaşma, hareket azlığı, bozulmuş
postüral refleks ve karakteristik yürüme anormalliği erken bulgulardır.
Başlangıçta, tremor olguların %30′unda görülmeyebilir ve hastalık
ilerledikçe, sıklıkla daha az belirgin olur; bu tanıyı engellememelidir.
Rijidite bazen minimal olmasına veya hiç olmamasına karşın yukarıdaki
bulgular olmaksızın ortaya çıkan tremor, hekimi gerçekten Parkinson
hastalığı ve ilave bulgular gelişinceye kadar başka bir tanı aramaya
veya hastayı yeniden değerlendirmeye yöneltmelidir. Parkinson hastalığı
ile karışan esansiyel tremorlu hastalar canlı yüze ve normal hareketlere
sahiptir ve yürüme bozukluğu göstermezler. Ayrıca esansiyel tremor,
istirahat tremorundan çok, bir aksiyon tremordur. Hareketlerin
kendiliğindenliğinin azaldığı, küçük adımlı (romatizmal) yürüyüşlü ve
hafif depresyonlu yaşlı hastaları Parkinson hastalığından ayırmak güç
olabilir. Parkinsonizmin diğer nedenleri, öyküden veya ilaçlara yeterli
yanıtın olmamasından anlaşılır ve postsinaptik bazal ganglion
elemanlarının dejenerasyonundan sonra görülebilir.
Tedavi
- İlaç tedavisi : Dopamin’in metabolik ön maddesi olan levodopa,
kn-beyin engelini aşarak bazal ganglionlara ulaşır, orada
dekarboksilasyona uğrayarak dopamin halini alır, eksik olan
nörotransmitterin yerine geçer. Bradikinezi ve rijidite en çok yarar
gören semptomlardır, fakat tremor da belirgin ölçüde azalır. Hafif
hastalar, hemen tümüyle normale döner, yatağa bağılı hastalar ise
dolaşır duruma gelebilir. İlacın yaygın periferik metabolizmasının iki
sonucu vardır: Büyük dozlarda verilmelidir ve yan etkiler (bulantı,
çarpıntı, sıcak basması ve kızarma gibi) ağır olabilir. Birlikte
periferik dekarboksilaz inhibitörlerinin kullanımı, katabolizmayı
öneleyerek gerekli dozu azaltır, ayrıca yan etkiler azalır ve
levodopa’mn beyne daha etkili bir şekilde sevkedilmesini sağlar.
Carbidopa/levodopa’nın , 10/100, 25/100, 25/250 gibi oranlarda
hazırlanmış preparatları mevcuttur ve ayrıca kontrollü salman
50/200mg/lık tabletleri vardır.
Tedavi 25/100mg’lık tabletin günde 3 defa verilmesi ile başlar, maksimum
etki elde edilinceye kadar hastanın toleransına göre doz tedrici olarak
her 4-7 günde bir artırılır. Doz dikkatli, tedrici bir şekilde
artırılır ve ilaç yemekle veya yemekten sonra verilirse yan etkiler
azaltılabilir (Büyük miktarlarda protein alımı levodopa emilimini
engelleyebilir). Hastaların çoğu 400-1000mg/gün levodopa’ya gereksinim
gösterir ve bu doz bölünerek 2-5 saatte bir verilir. Periferik yan
etkileri en aza indirmek için en az lOOmg/gün carbidopa gerekmektedir.
Bazı hastalar 2000mg/gün doza kadar levodopa’ya gereksinim gösterebilir
(200mg/gün carbidopa).
- Oro-fasiyal, ekstremite kore veya distonisi şeklindeki istemsiz
hareketler (diskineziler), levodopa’mn sıklıkla doz kısıtlayıcı yan
etkileridir, bunların çıkması için gereken eşik, tedavinin süresi
uzadıkça düşer. Bazı hastalarda Parkinsonizmin etkili bir şekilde
hafifletilmesi sağlanamaz. İkibuçuk yıllık tedaviden sonra, hastaların
yarısından çoğunda, tedaviye yanıt dalgalanmalar gösterir ( on-off
etkisi ). Her dozu izleyen düzelme süreleri kısalır ve diskinetik
hareketlerin eklenmesi, şiddetli akineziden kontrol edilemeyen
hiperaktiviteye kadar değişen dalgalanmalara neden olur. Bu
dalgalanmalar, levodopa dozunun ve doz arası süreleri (1-2 saatte bir)
mümkün olduğu kadar minimuma indirerek kontrol altına alınabilir.
Dopamin agonisti ilaçlar, kontrolü salman levodopa/carbidopa veya
selegiline, bu problemin çözülmesinde yararlı olabilir. Levodopa’mn
diğer yan etkileri, ortostatik hipotansiyon, halusinasyon ve bazen
toksik deliryumdur. Son ikisi, yaşlılarda, demanslı hastalarda sıktır.
- Amantadine 100-300mg/gün, olguların %50′sinde, erken, hafif
parkinsonizmi tedavi etmede yararlı olabilir ve hastalığın geç
dönemlerinde levodopanın etkisini artırır. Etki mekanizması tam
bilinmemektedir; dopaminerjik aktivite ve antikolinerjik etkileri
artırarak etki ediyor olabilir. Amantadine, tek ilaç olarak
kullanıldığında, aylar süren bir dönemden sonra, etkinliğini
kaybedebilir. Yan etkileri alt ekstremitelerde ödem, livedo reticularis
ve konfüzyondur.
- Bromocriptine ve pergolide , bazal ganglionlardaki dopamin
reseptörlerini direkt olarak aktive ederek, antiparkinson aktivite
gösteren, ergot alkaloidlerdirler. Bromocriptine 5-60mg/gün veya
pergolide 0.1-0.7mg/gün, hastalığın tüm evrelerinde etkilidir. Bu
ilaçların geleneksel kullanım zamanı, levodopa’ya yanıtın azaldığı veya
on-off etkilerinin belirgin olduğu, hastalığın geç dönemleridir. Bu
olgularda, Hacın kullanımı, bulantı, ortostatik hipotansiyon, konfüzyon,
deliryum ve açık psikoz gibi sık görülen yan etkilerle kısıtlanır. Bu
yan etkiler, levodopa dozu azaltılarak kontrol altına alınabilir. Son
bulgular, tedavinin erken dönemlerinde, bromocriptine veya pergolide’in
küçük doz levodopa ile birlikte kullanımının, ilaca bağlı istemsiz
hareketlerin ve on-off fenomeninin ortaya çıkmasını geciktirdiğini
göstermiştir. Bu, muhtemelen, sentetik ilaçların uzun yanlanma ömrü ile
ilgilidir. Uzun süreli dopamin reseptör stimülasyonu, kısa yarılanma
ömürlü levodopa’dan daha fizyolojiktir. Bu postsinaptik dopamin
reseptörlerinin bütünlüğünün korunmasını ve daha normal ilaç yanıtını
sağlar. Bununla birlikte, nadiren bromocriptine veya pergolide, tek
antiparkinson ajan olarak kullanılabilir; levodopa’mn birlikte kullanımı
hemen daima gerekir.
- Parkinson hastalığının tedavisinde, dopamin agonisti ergot alkoloidlerinin kesin rolü tam olarak bilinmemektedir.
- Bazıları, erken levodopa tedavisinin problemlerin (diskinezi,
on-off fenomeni gibi) ortaya çıkmasını hızlandırdığına inanmakta,
antikolinerjikler ve amantadin kullanarak, levodopa tedavisini mümkün
olduğu kadar ertelemekte, bu tedaviyi hastalığın son dönemlerine
saklamaktadır. Diğerleri ise bu fenomenleri hastalığın bir parçası
olarak görmekte ve yaşam kalitesinde maksimum iyileşme sağlamak için,
erken dönemde carbidopa ile birlikte levodopaya başlamaktadır. Geniş bir
çok merkezli çalışma, parkinson hastalığının başlangıç tedavisinde
kullanılan selegiline’in, levodopa tedavisine başlamayı 1 yıl kadar
geciktirdiğini göstermiştir. Bu, muhtemelen monoaminooksidoz inhibitörü
olan ilacın semptomatik etkisi ile ilgilidir ve erken dönem parkinson
hastalarında kalan dopamini potansiyelize eder.
- Öte yandan, selegiline’in, beyinde dopaminin oksidatif
metabolizmasını düşürerek, nörodejeneratif süreci yavaşlattığı ileri
sürülmüştür. Erken dönem parkinson hastalığında selegiline’in tam olarak
etki mekanizmasını ortaya koymak için yeni çalışmalara gereksinim
vardır.
- Monoamino oksidoz Tip B (MAO-B) inhibitörü selegiline, beyinde
dopamin’in parçalanmasından sorumlu olan iki enzimden birini inhibe
ederek, tek levodopa dozunun etkinliği uzatır; 5-10mg/gün verildiğinde,
selektif olmayan MAO inhibitörlerin de sık görülen hipertansif kriz
(peynir etkisi) olmaksızın, A ve B izoenzimlerini bloke eder.
Selegiline, hafif on-off problemli bazı hastalarda, doz sonu levodopa
etki azalmasını azaltmada yararlıdır. Yan etki göstermez, fakat levodopa
tarafından oluşturalan diskinezi, mental yan etkiler ve bulantıyı
artırabilir ve levodopa dozunun düşürülmesine gerek duyulabilir.
- Antikolinerjik ilaçlar , dopaminerjik ilaçlardan önce
antiparkinson tedavinin temel taşıyıcıdırlar. Son zamanlarda, tedavinin
erken dönemlerinde tek başına kullanılmakta ve sonraki dönemlerde
levodopa’ya eklenmektedir. Sık kullanılan antikolinerjikler günde 3 kez
0.5-2mg benztropine ve yine günde 3 kez 2-5mg trihcxyphenidyl’dir.
Levodopa da olduğu gibi, başlangıç dozu küçük olmalı, hastanın
toleransına göre artırılmalıdır. İstenmeyen etkiler, ağız kuruluğu,
idrar retansiyonu, konstipasyon ve bulanık görmedir. Yaşlı hastalarda,
konfüzyon, demiryum ve azalmış terleme nedeniyle olan termoregülasyon
bozukluğu sorun yaratabilir.
- Antikolinerjik etkili antihistaminikler (diphenhydramine
25-100mg/gün ve orphenadrine 50- 200mg/gün) tremor tedavisinde
yararlıdır.
- Trisiklik antidepresanlar (amitriptyline, yatarken 25-50mg gibi
düşük dozlarda), sık kullanılan gece sedatifleridir, depresyon
tedavisindeki etkilerine ek olarak, levodopa tedavisi ile birlikte
kullanılabilirler. Propranolol (2 defa lOmg 4 defa 400mg), parkinson
tremoru, aktivite ile azaltmak yerine arttığından yararlı olabilir.
- Cerrahi : Hayvan çalışmalarına dayanılarak adrenal medüller
dokunun veya fetal dopamin nöronlarının transplantasyonunun, parkinson
hastalığındaki kimyasal anormalliği tersine çevirdiği ileri sürülmüştür.
Bu tür tedaviler, tüm dünyada birkaç merkezde deneysel olarak
uygulanmıştır. İlk bulgular adrenal medüller transplantasyonunuda
morbidite ve mortalite oranlarının yüksek olduğunu göstermiştir. Bazı
hastalar, on-off fenomeninin şiddetinin azaltılmasında kısmen yarar
görmüşlerdir. Ancak çok az sayıdaki hasta fetal dopamin nöron
transplantasyonu geçirmiştir. Bu çalışmaların soncunu değerlendirmek
için çok erkendir.
- Fizik önlemler : Mobiliteyi kısıtlayan diğer hastalıklarda olduğu
gibi, parkinsonlu hastayı mümkün olduğu kadar aktif tutmak önemlidir.
Erken dönemlerde, hasta mümkün olduğunca günlük akitvitelerini
yapmalıdır. Motor işlev bozkluğu arttığında düzenli egzersiz programı
hasta için önem kazanır. Fizik tedavi fizik kondinasyonu yeniden sağlar
ve hastaya, uyum yöntemlerini öğretir. Hastalığın kendisi, ilaç
kullanımı ve aktivite yokluğu barsak işlevlerinde yavaşlamaya neden
olur. Bu nedenle, bol lifli diyet ve yeterli besin alımı sağlanmalıdır.
Diyet için bazı ilaveler
(psyllium gibi) ve dışkı yumuşatıcılar (docusate sodium gibi) hastaya bu konuda yardımcı olabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder