Epileptik Bozukluklar (Epilepsi)
Epilepsi:
- Serebral nöronlarda anormal elektriksel boşalımın neden olduğu
uygun olmayan davranışlar, duysal belirtiler, motor aktivite ve bilinç
değişikliği ile kendini belli eden, ani, kısa süreli paroksismal bir
bozukluktur. Konvülzif nöbetler, en sık görülen atak şekli olup bilinç
ve motor kontrol kaybı, bütün ekstremitelerde tonik veya klonik
irkilmelerle başlar ancak herhangi bir şekildeki yineleyen nöbetler
epilepsi olarak adlandırılır.
Etiyoloji:
- Epilepsi, etiyolojik olarak, semptomatik ve idiyopatik olarak
sınıflanabilir. Semptomatik terimi belirlenebilen olası bir nedene
işaret eder, bu durumda uygulanan spesifik tedavi ile altta yatan neden
ortadan kaldırılır; idiyopatik terimi altta yatan bir neen olmadığına
işaret eder ve genç erişkinlerin % 75′i ve 3 yaşın altındaki çocukların
küçük bir kısmı bu gruba girer. Doğum travması veya diğer travmaların
beyinde yarattığı mikroskopik nedbe dokusu ile oluşan epilepsiler de
yanlış bir biçimde idiyopatik olarak sınıflandırılır ve ancak otopsi
veya epilepsi cerrahisi sırasında etken lezyona ait bulgu gözlenir. Bu
hastalarda, BT ve MR normal olabilirken pozitron emisyon tomografisi (
PET ) veya tek proton emisyon kompüterize tomografisi (SPECT) lokal
işlev bozukluğu gösteren beyin alanlarını saptayabilir. Birçok
idiyopatik olgunun altında açıklanamayan kalıtsal nörolojik
anormallikler yatar.
- İdiyopatik epilepsi genellikle 2-14 yaşları arasında başlar. 2
yaşından önce başlayan nöbetler genellikle gelişme defektleri, doğum
travmaları, beyni etkileyen metabolik hastalıklarla ilişkilidir.
Yirmibeş yaşından sonra ortaya çıkan nöbetler, beyin travması, tümör
veya diğer organik beyin hastalıklarına bağlıdır ancak beyin
hastalıkları her yaşta nöbetlere neden olabilir.
- Nöbetler fokal veya yaygın korteks işlev bozukluğu sonucu ortaya
çıkan bir dizi serebral sistemik hastalıklarla birlikte olabilir.
Bunlar hiperpireksi (akut infeksiyon, sıcak çarpması), MSS
infeksiyonları (menenjit, AIDS, ensefalit, beyin absesi, nörosifiliz,
kuduz, tetanoz, sıtma, toksoplazmoz, sistiserkoz), metabolik
bozukluklar (hipoglisemi, hipoparatiroidi, fenilketonürij konvülzif
veya toksik ajanlar (kafuru, chloraquine, pentylenetetrazol, striknin,
pikrotoksinj kurşun, alkol, kokain), serebral hipoksi (Adams-Stokes
sendromu, karotis sinüsünün aşırı duyarlılığı, anestezi, CO
zehirlenmesi, katılma nöbetleri), beyin defektleri (konjenital
gelişimsel) anafilaksi (serum veya ilaç allerjisi) ve serebral
infarkt veya kanamadan ibarettir. Konvülziyonlar kronik alkol, hipnotik
veya trankilizan kullanımından sonra, eksiklik semptomu olarak da
ortaya çıkabilir. Histerik hastalar bazen konvülzif atakları taklit
edebilir.
- Nöbetler birçok durumda geçicidir ve hastalık sonlandıktan sonra
tekrarlanmaz. Bununl birlikte konvülziyonlar çeşitli aralıklarla uzun
yıllar tekrarlayabilir ve eğer MSS’de kalıcı lezyo veya nedbe dokusu
varsa epilepsi tanısı konur.
Patogenez:
- Konvülzif nöbetler beyin işlevlerinde yaygın bir bozukluktan
kaynaklanır. Bazı örneklerde, serebrumda, işlev bozukluğu gösteren küçük
bir odak, endojen veya ekzojen uyaranlara yar olarak anormal bir
boşalım gösterir ve bu boşalımlar serebrumun diğer kısımlarına yayılan
konvülzif olay ve bilinç kaybı meydana getirir. Primer generalize
epilepside nöbetler başından itibaren generalizedir ve eşzamanlı olarak
tüm beyin korteksi alanlarını tutan yaygın anormal bir boşalım olarak
başlar.
Prognoz:
- İlaç tedavisi olguların % 50′sinde grand mal nöbetleri tam olarak
kontrol altına alabilir, % 35 kadarında nöbetlerin sıklığını önemli
ölçüde azaltır, petit mal nöbetler % 40 olguda kontrol altına alınır, %
35 olguda ise nöbetlerin sıklığı önemli ölçüde azalır. İlaç tedavisi
psikomotor nöbetleri % 35 olguda tam olarak kontrol altına alırken, % 50
olguda nöbet frekansı azalır. Nöbetleri tam olarak kontrol altına
alınan hastaların % 50 kadarı sonunda nöbet tekrarı olmaksızın ilaç
tedavisini kesebilirler.
- Antikonvülsan ilaçların uzun süreli kullanımı dikkati azaltmasına
karşın çoğu epileptik hasta ataklar arasında normaldir. İlerleyici
mental kötüleşme, nöbetlere neden olan birlikteki nörolojik hastalık ile
ilişkilidir, seyrek olarak nöbetler tek başına mental yetenekleri
bozar. Gösterilebilir beyin lezyonu yoksa prognoz iyidir. Ayaktan
izlenen epilepsili hastaların yaklaşık % 70′i mental olarak normaldir, %
20 kadarı intellektüel işlevlerde hafif azalma, % 10′u orta ya da ağır
bozulma gösterir.
Tedavi
1. Genel esaslar: İdiyopatik epilepside tedavi
öncelikle nöbetlerin kontrol altına alınmasından ibarettir. Semptomatik
epilepside birlikte olan hastalık da tedavi edilmelidir; serebral
lezyonların cerrahi olarak çıkarılmasından sonra da genellikle
antikonvülsan tedavi gerekir.
- Hastanın normal yaşantısını sürdürmesi teşvik edilmelidir. Orta
derecede egzersiz önerilir; yüzme, ata binme gibi sporlara birinin
gözetimi altında izin verilir. Sinema, dans ve diğer sosyal aktiviteler
özendirilmelidir. Genellikle nöbetsiz geçen bir yıllık dönemden sonra
hastanın araç kullanmasına izin verilir. Alkollü içkiler kontrendikedir.
Aile bireylerine, hastaya karşı sağ duyulu davranmaları öğütlenir. Aşırı
koruyucu, kollayıcı davranış’yerine, rahatsız edici olmayan destek,
özellikle aşağılık duygusuna, kendine güvene ve diğer emosyonel
engellere yöneltilmelidir ve hastalığın yıpratıcı etkilerini önlemeye
önem verilmelidir. Mesleğe yöneltici rehabilitasyon yardımcı olabilir.
Hastane bakımı, ileri derecede retardasyon gösteren hastalara veya çok
sık ve şiddetli nöbetleri olan ilaç ile nöbetleri kontrol altına
alınamayan hastalara önerilebilir.
2. Nöbet sırasında yapılacaklar: Etiyoloji ne
olursa olsun, yapılacak iş nöbet sırasında travma engellenmelidir. Dili
korumak için girişimlerde bulunulmamalıdır, dişler zedelenebilir. Dili
düzeltmek için parmak ağıza sokulmamalıdır, bu tehlikeli ve gereksizdir.
Giysinin yakası gevşetilmeli ve hastanın başı altına bir yastık
yerleştirilmelidir. Eğer hasta kabul ederse ilk yardım vermek için
hastadan sorumlu olacak biri eğitilebilir.
3. Neden olan veya nöbeti kolaylaştıran etmenlerin ortadan kaldırılması:
Epileptik bozuklukların tedavisinde ilk kural, beyindeki ilerleyici
organik lezyonları (tümör ve abse gibi) aramak ve tedavi etmektir.
Organik lezyonların cerrahi olarak ortadan kaldırılmasından sonra
sürekli tıbbi tedavi genellikle gereklidir. Fizik bozukluklar
(infeksiyonlar, endokrin anormallikler gibi) düzeltilmelidir.
4. İlaç tedavisi: Her tür nöbeti kontrol
edebilecek tek bir ilaç yoktur. Farklı ilaçlar farklı hastalar için
kullanılır. Seyrek olarak hastalar birden çok ilaca gereksinim gösterir.
Yeni tanı konmuş epileptik hastada epilepsi tipi için uygun olan tek
bir ilaç seçilir, nispeten küçük doz ile başlanır, bir hafta içinde
arttırılır. Bu dozajda 1 hafta ilaç verildikten sonra, hastanın
farmakokinetik yanıtını belirlemek için kan düzeyleri saptanır; eğer
uygunsa etkin tedavi düzeyine erişilmiştir. Nöbetler devam ederse günlük
doz küçük dozlarda arttırılarak olağan dozun üzerine çıkılır. Nöbetler
kontrol altına alınmadan toksik belirtiler ortaya çıkarsa veya toksik
serum düzeylerine erişilirse ikinci bir antikonvülsan ilaç yavaş yavaş
eklenir. Bu sırada toksisite yönünden dikkatli olunmalıdır çünkü ilaçlar
arasındaki etkileşim ilaçların metabolik parçalanma hızını
etkileyebilir. Başlangıçta kullanılan etkili olmayan antiepileptik ilaç
tedricen kesilir.
- Nöbetler kontrol altına alındıktan sonra ilaç tedavisine en az 1
yıl nöbetsizlik durumu elde edilene kadar devam edilir. Ancak bundan
sonra ilam kesilmesi düşünülmelidir. Bu hastaların ancak % 50′ si ilacı
kestikten sonra nöbetsiz olarak devam edecektir. Atakları kontrol altına
almakta zorluk olanlar tedavi kesilmesinden sonra nöbetleri tekrar
başlayanlar, önemli sosyal nedenlerle nöbetten sakınanlar süresiz tedavi
altına alınmalıdır.
- Çocuk ve erişkinlerde kronik kullanımdaki en etkin
antikonvulsanlar gösterilmiştir. Kan ilaç yoğunluklarının ölçümü
aşağıdaki noktalar yönünden yararlıdır:
(1) Spesifik bir ilaca yanıtı göstermek,(2) Anormal ölçüde yüksek ise
eğilimli hastaları toksisiteye karşı uyarmak, (3) Anormal olarak düşük
ise ilaç alma konusunda hastanın düzensizliğini göstermek. Bu potansiyel
avantajlara karşın öncelikle hastanın epilepsisine dikkat
yöneltilmelidir. İlaç yanıtı bir kere saptandıktan sonra, serum ilaç
düzeyini tayini izlenmede klinik gidişten daha yararlıdır. Bazı
hastalar, düşük dozlarda toksik belirtiler gösterebilir; diğerleri ise
toksik belirtiler ; Sürmeksizin yüksek dozları tolere edebilirler.
Jeneralize motor (grand mal) ve parsiyel motor (fokal) nöbetler için
phenytoin, carbamazepine veya valproat en uygun ilaçlardır. Erişkinler
için 300 mg/gün oral phenytoin bölünmüş dozlarda veya yatmadan önce
verilebilir. Eğer nöbetler devam ederse doz dikkatli bir şekilde ve kan
düzeyi ölçümleri yapılarak 500 mg/gün’e kadar arttırılabilir. Yüksek
dozlarda verldiğinde günlük dozun birkaç kerede verilmesi toksik
semptomları azaltır. Carbamazepine günde 4 kez 200 mg ile 3 kez 400 mg
arasında değişen dozlarda verilebilir ancak düşük dozlarda başlayıp doz
yavaş yavaş arttırılmalıdır. Etkin günlük valproate dozu 3-4 kez 250-500
mg arasında değişir. Phenobarbital 100 mg/gün yatma zamanı veya
primidone 1500 mg/gün’e kadar çakılabilir, doz arttırımı yavaş yavaş
yapılırsa ilacın uyku verici etkisi azaltılmış olur.
Komplek parsiyel (psikomotor) nöbetler için tedavi carbamazepine,
phenytoin, primidone veya valproate ile başlar ancak ilk seçilmesi
gerekli ilaç carbamazepine’dir. Primidone’da etkilidir ancak uyku verici
etkisi nedeniyle ilk seçilecek ilaç değildir.
Absans (petit mal) nöbetler için oral ethosuximide tercih edilir.
Oral olarak verilen valproate ve clonazepam da etkilidir ancak
clonazepam ile tolerans gelişme insidensi yüksektir. İnatçı olgularda
asetazolamid 3 defa 250 mg verilebilir. Ketojenik diyet yararlı olabilir
ancak ırgalanması güçtür. Akinetik nöbetler, miyoklonik nöbetler ve
infantil spazmı tedavi etmek güçtür.
Akinetik nöbetler, miyoklonik nöbetler ve infantil spazmı tedavi
etmik güçtür. Valproate tercih edilir, başarılı olunmazsa clonazepam
verilir. Ethosuximide ve acetozolamide’de (petit mal nöbetler kullanılan
dozda) bazen etkili olabilir. Phenytoin ancak sınırlı etkiye sahiptir.
İnfantil spazmda, 8-10 hafta süreyle verilen kortikosteroidler etkili
olur. Prednisone oral olarak 2 mg/kg/gün 4 hafta süreyle verilir, daha
sonra doz yarıya indirilerek idame tedavisine geçilir;
ACTH’ da 20-60 U/gün IM olarak kullanılır. En uygun kortikosteroid
rejiminin nasıl olabileceği hala tartışmalıdır. Carbamazepine, primer
generalize veya birden fazla tipte nöbeti olan hastalarda kötüleşmeye
neden olabilir.
- Gebelikte kullanılan antiepileptik ilaçlar , epileptik annelerin
çocuklarının % 2′sinde fetal iznepileptik ilaç sendromuna (yarık
dudak, yarık damak, kalp anomalileri, mikrosefali, büyüme gelişme
geriliği, yüz anomalileri, parmak hipoplazisi) yol açabilir. Gebelik
sırasında kontrol altına alınamayan nöbetler daha yüksek oranda
konjenital defektlere neden olabileceğinden, antiepileptik tedavi
mutlaka uygunlanmalıdır. Çocuk doğurma yaşındaki kadınlar, gebe kalmadan
önce bu konuda uyarılmalıdır. Özellikle trimethadione ve valproik asit
teratojenik etkiye sahiptir, bu nedenle gebelikte kullanmaktan
kaçınılmalıdır.
- Status epileptikusta 10-20 mg (erişkinler için) diazepam IV olarak
verilir. Alternatif olarak 10 mg diazepam, 15 dakikada bir toplam 1
saati geçmeyecek şekilde tekrarlanabilir. Çocuklarda diazepam 0.3 mg/kg
IV olarak verilir. Atakları tekrarlamasını önlemek için 500-1000
phenytoin verilebilir. İlk 500 mg’da veriliş hızı 50 mg/ dakikadır. Daha
sonra her 30 dakikada 100 mg gidecek şekilde IV olarak verilir. Tüm
miktarın bir defada “yükleme” dozu şeklinde verilmesi bölünmüş dozlar
halinde verilmesinden daha iyi sonuç verir. 8 saatte bir IV olarak
verilen, 0.1 mg/kg lorazepam,status epileptikusun akut tedavisinde
diazepam ve phenytoin’e alternatif bir tedavidir; daha sonra yukarıda
tanımlanan antiepileptik ilaçlardan biri ile kronik tedaviye geçilir,
inatçı olgularda anestezik dozda pentobarbital (IV veya rektal) gerekli
olabilir; bu durumlarda hipoksiyi önlemek için O2 intübasyonu
yararlıdır.
- Ateşli hastalık , alkol ve diğer toksinlerin alımı veya akut
metabolik bozukluk nedeni ile olan akut konvulzif nöbetler ve altta
yatan hastalık acil tedavi gerektirir. Status epileptikus derhal tedavi
edilmelidir. Tek bir nöbet oluşsa, phenytoin veya phenobarbital tam doz
olarak, 7-10 gün süreyle verilmelidir. Bununla birlikte kronik alkol
kullanımının kesilmesine bağlı nöbetleri önlemede antikonvülzanların
değeri azdır.
- Selim febril konvulziyonlar iyi prognozlu olmaları ve küçük bir
çocuk için antikonvülzanların potansiyel toksik etkileri de göz önüne
alındığında tedavi gerektirmezler. Komplike febril konvulziyonlu
hastalar ve yukarıda sıralanan risk faktörlü hastalarda ateşle birlikte
olan nöbetlerin yineleme sıklığı, 5 ile 10 mg/kg/gün devamlı
phenobarbital tedavisi ile azaltılabilir. Bununla birlikte komplike
febril konvulziyon hastalarda bu tip bir tedavinin ileride ateşle
olmayan tekrarlayıcı nöbetlerin (epilepsi) gelişmesini
engelleyebileceğine ait kesin kanıtlar yoktur.
İlaç tedavisinin istenmeyen yan etkileri:
- Terapötik kan düzeylerinde phenobarbital ve primidone ileri
derecede uyku haline yol açarken, çocuklarda paradoksal hiperaktiviteye
neden olabilir. Phenytoin gingiva hiperplazisi, osteopeni, hirsutizm,
adenopati ve megaloblastik anemiye neden olabilir. Carbamazepine,
tedavinin başlangıcında sıklıkla çift görme, baş dönmesi ve
gastrointestinal rahasızlığa neden olur. Bu ilaç lökosit 3000-4000 uL
düzeyine düşürür. Aplastik anemi, seyrek olarak pheytoin ve
carbamazepine’e bağlı olarak idiyosinkratik reaksiyon olarak
hiperamonemik ensefalopati meydana getirebilir. Seyrek olarak bu ilaç
özellikle birden fazla antiepileptik alan küçük çocuklarda nörolojik
kötüleşme ile birlikte karaciğer nekrozuna yol açar. Bütün antiepileptik
ilaçlar allerjik skorlatiniform veya morbiliform döküntülere neden
olabilir. Yüksek kan düzeylerinde, phenytoin uyku hali, irritabilite,
bulantı, kusma, dengesiz yürüyüş ve konfüzyona neden olur.
- Carbamezapine alan hastalarda tedavinin ilk bir yılında tam kan
sayımı yapılmalıdır. Lökosit veya eritrosit sayıları önemli ölçüde
düşerse ilaç hemen kesilmelidir. Valproate alan hastalarda tedavinin ilk
yılında her ay karaciğer işlev testleri kontrol edilmelidir. Eğer
transaminaz ve amonyak düzeyinde normalin 2 katının üzerine çıkarsa ilaç
kesilmelidir. Amonyak düzeyinde normalin 1.5 katına kadar bir yükselme
tolere edilebilir.
- Aşırı doza bağlı reaksiyonlar ortaya çıkarsa intoksikasyon
bulguları azalana kadar ilaç miktarı azaltılır. Daha ağır akut
zehirlenme olursa hastaya ipeka şurubu verilir veya uykuya eğilim varsa
midesi yıkanır. Kusma veya midesi yıkanmasından sonra aktive edilmiş
karbon verilir, takiben magnezyum sitrat gibi katartik tuz çözeltileri
verilir. Şüphenilen ilaç kesilmeli ve yeni antikonvülzan başlanmalıdır.
Cerrahi tedavi:
- Yaklaşık hastaların % 10-20 kadarı, tıbbi tedaviye dirençlidir.
Eğer anormal işlev gösteren lokal bir beyin alanı nöbetlerden sorumlu
tutuluyorsa, bu epileptik odağın çıkarılması ile bu hastaların çoğunda
belirgin düzelme olur, hastaların bazılarında ise tam düzelme görülür.
Epilepsi cerrahi kapsamlı monitörizasyon ve tıbbi cerrahi ekip çalışma
gerektirdiğinden bu hastalar özel merkezlerde tedavi edilebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder