Görme Ve Gözün Hareket Bozuklukları Nelerdir? (Başlıca Nörolojik Semptomlar ve Tedavileri)
- Merkezi ve periferik sinir sisteminin farklı elemanları görme
işlevini sağlamak için biraraya gelir; bu nedenle görsel sistemin
muayenesi, sinir sisteminin birçok kısmı hakkında bilgi verir ve lezyonu
lokalize etmede yararlıdır. Birçok inceleme özel aygıtlar
gerektirmeksizin kolaylıkla yapılabilir. Karakteristik görme alanı
kusurları, retina, optik sinir, kiyazma, görme yolları, genikulokalkarin
radyasyon ve görme korteksi lezyonlarını birbirinden ayırır. Beyinsapı
2-8 kraniyal sinir ve serebellum tutuluşları, okuler motilitede ve pupil
reaksiyonunda bozukluğa neden olurlar. Otonomik sistem etkilenebilir;
ptoz, pupil genişleme bozukluğu, Horner sendromu , periferik sinir,
spinal kök, beyinsapı veya diensefalondaki sempatik yolların
etkilenmesinden kaynaklanabilir. Sonuç olarak, retinanın fundoskopik
incelemesi, sinir dokusunun direkt olarak görülmesini sağlar bu da
beyindeki benzeri değişiklikleri yansımasıdır (nekrotizan arteriyolit
gibi). Fundoskopi çeşitli lokal, sistemik ve nörolojik hastalıkların
ilerlemesi veya iyileşmesi hakkında ipuçları verir (beyin tümörü
nedeniyle intrakraniyal basıncın artması gibi). Serebrovasküler
hastalıklar, kendilerini amorozis fugaks (karotis stenozu), hipertansif
retinal değişiklikler veya retina arteri embolisi (kolesterol) gibi
gösterebilir.
- Herbir gözün görme keskinliğini ayrı ayrı olarak ya standart
duvar kartı ya da elde tutulan kart ile ölçülür (nörolojik açıdan en
muhtemel görme araştırıldığından hasta inceleme sırasında gözlüklerini
kullanmalıdır). Düzeltilemez kırma kusurunu en az düzeye indirmek için
hasta karttaki delik (pinhole) aracılığıyla okuyabilir. Eğer görme bu
yöntemler ile kantitatif olarak belirtilemez ise görme keskinliği
hakkında bilgi verecek başka tanımlamalar kullanılır (belirli mesafede
parmak saymak veya ışığı algılamak gibi). Özellikle damar sistemini
tutan bazı hastalıklarda veya optik sinirin başı lezyonlarında görme
keskinliğinde ani değişiklikler olabileceğinden bazal düzey
saptanmalıdır.
- Görme alanlarının değerlendirilmesi konfrontasyon ile yapılır.
Muayene eden bir hedef cismi (kırmızı kibrit veya beyaz pamuk parçası),
hastanın görme alanının periferik kısmından merkeze doğru dört yönde
hareket ettirir. Hastanın başına, yüzün herhangi bir elemanı tarafından
engellenmeyecek şekilde pozisyon verilir (kalın kaşlar, büyük burun
gibi). Başlangıçta hedefi bulmada bir asimetri veya diğer defektlerin
(muayene edenin görme alanına kıyasla) bulunması, görme alanlarının daha
ayrıntılı haritalanması için kantitatif perimetriyi gerektirir. Santral
ve parasantral görme alanı defektleri Amsler kartı ile aranır (ince
karelere bölünmüş karta 35 cm (12 inch) mesafeden bakılır.
- Ekstraoküler göz hareketlerinin muayenesinde hasta bakışını önce
hekimin parmağına sabitleştirir, daha sonra hekimin parmağını yatay,
dikey (aşağı-yukarı) ve çapraz hatlarda izler. Bu hareketlerde bir
kısıtlılık olup olmadığı saptanır ve hastaya çift görmesi ( diplopi )
olup olmadığı sorulur. Çift görme minimal sinir veya kas tutulumuna
işaret eder; okulomotor defekt sıklıkla dışarıdan bakıldığında belirgin
değildir. Eğer bir yöne bakışta diplopi varsa, gözler ayrı ayrı örtülür,
hastaya perifer veya merkezdeki görüntülerden hangisinin kaybolduğu
sorulur. Aşağıdaki iki kural tutulmuş sinir veya zayıf kası belirlemek
için uygulanır. (1) Obje, tutulmuş hareket yönünde hareket ettirilirse
görüntüler birbirinden ayrılır. (2) Kusurlu hareket eden göz ile görülen
görüntü daima en periferik olandır. Örneğin, eğer parmak yatay olarak
hastanın soluna hareket ettirildiğinde görüntüler birbirinden iyice
ayrılıyor ise, ya sol lateral rektus ya da sağ mediyal rektus
tutulmuştur. Sol göz kapandığında en periferdeki görüntü kaybolursa
defekt sol lateral rektustadır. Ayrıca hasta başını kusurlu göz hareketi
yönünde döndürerek veya eğerek diplopiyi azaltmaya çalışır.
- Göz hareketlerini kontrol ederken, nistagmusun olup olmadığı
(yatay, dikey, dönme yönlerinde göz kürelerinin istemsiz, hızlı
osilasyonu) araştırılır. Aşırı lateral bakışta ortaya çıkan ve kısa
sürede kaybolan nistagmus fizyolojiktir. Devamlı nistagmuslar; (1) hızlı
ve yavaş komponentin yönüne,(2) karakterine, düzenli, düzensiz, dönme
hareketi gibi ve (3) her gözün tutulum derecesine göre tanımlanır.
- Optikokinetik nistagmus , hızlı yineleyen hareketler gösteren bir
biçimde (hareket eden bir / trenin penceresinden, geçen telgraf
direklerine bakmak gibi) bakmakla ortaya çıkan göz küresi hareketidir ve
düzenli olarak karşı yöndeki sakkadik hareketlerle kesilir (nistagmusun
hızlı hareketi). Paryetal bir lezyon (hemianopsi olsun veya olmasın),
görsel korteksten daha aşağıdaki konjuge merkezlere giden afferent
yolları kesebilir ve optokinetik nistagmus kaybolur. Görme alanı önünden
geçilirken ve lezyon tarafına doğru hareket ettirilen çizgili bir bez
ile test edilir. Histerik körlüklerde, optokinetik nistagmus korunur.
- Pupillaların boyutları, (iğne delici (pin point) pupillada opyum
türevleri ve pilocarpine kullanımı ile pons kanamasında görülür), eşit
olup olmadıkları (transtentoryal herniasyonda, 3. sinir basısı nedeni
ile genişler) ve düzensiz olup olmadıkları (Argyll Robertson
pupillasında düzensiz) araştırılır. Pupillalar akomodasyona direkt veya
indirekt ışığa hemen ve eşit olarak küçülerek yanıt verir. Eğer ışık
refleksi bir gözde azalmış ise, sallanan fener testi, afferent (retina
veya optik sinir gibi) ve efferent (3. kraniyal sinirler veya pupiller
kas gibi) lezyonlar arasında ayrım yapabilir. Deafferent pupilla, direkt
olmayan ışıkla kasılırken ışık tutulmamış gözden, tutulmuş göze
getirildiğinde, pupilla genişler ( Marcus Gunn pupillası ). Efferent
lezyon, direkt ve indirekt yanıtları önlerken tutulmamış gözde her iki
yanıt da korunur.
Adie sendromunda tonik pupilla normal tarafa kıyasla genişlemiştir
ve ışık refleksi azalmij veya kaybolmuştur. Akomodasyon sırasında,
pupilla normal pupillaya göre daha fazla küçülür ve genişlemesi daha çok
zaman alır. Derin tendon reflekslerinin kaybolması dışında başka
nörolojik bulgu yoktur. Çoğu hasta kadındır ve yaşları 20-40
arasındadır. Başlangıç genellikle anidir. Görme hafif bulanıklaşmıştır
ve bunun dışında başka bir belirti yoktur. Bu durum kalıcıdır ancak
ilerleyici değildir ve etyolojisi bilinmemektedir.
- Ptoz bulunduğunda palpebral yarığın genişliği ölçülerek
kantitatif bir şekilde ifade edilir. Horner sendromunda periferik veya
merkezi sinir siteminin de sempatik liflerin zedelenmesi sonucu aynı
taraf yüz yarısında terleme kaybı, miyoz ve ptoz gelişir. Sempatik
liflerin çıktığı üst torasik kord (C8-T3) ile hipotolomüs arasındaki
merkezi îezyonlar, sempatik yolları zedeleyebilir. Periferik lezyonlar
(Pancoast tümörü, servikal adenopati, boyun ve kafa travmaları gibi),
servikal sempatik zinciri, superior servikal ganglionu, internal ve
eksternal karotis arterine yapışık olan sempatik pleksusu tahrip eder.
Konjenital Horner sendromunda iriste pigmentasyon yoktur ve mavi-gri
renkte kalır.
- Ekzoftalmi , gözleri yukarıdan görmek için başa yukarıdan aşağı
doğru bakılarak araştırılır. Kornea yanıtım ve gözleri kırpma yeteneğini
kontrol ederek, 5. ve 7. sinirler test edilir. Yedinci sinir
tutulumunun ilk bulgusu tutulmuş tarafta göz kırpmada azalmadır.
- Okülovestibuler refleks , bilinci kapalı hastalarda, beyinsapının
bütünlüğü hakkında bilgi verir. Başın hızlı bir şekilde döndürülmesiyle
göz hareketinde geri kalma meydana getirir, göz bir noktaya fikse
gibidir ( taş bebek göz yanıtı ), bunu santral fiksasyon noktasına doğru
yavaş bir hareket izler. En sağlıklı testte ( soğuk su kalorik test ),
50 mL soğuk suyun kulak kanalına verilmesini (otoskopik muayene ile
zarın sağlamlığından emin olunmalıdır) takiben, aynı tarafa doğru
konjuge göz hareketi oluşur. Her iki manevra göz hareketlerini kontrol
eden, nöral yolların (labirentten beyinsapı çekirdeklerine kadar)
bütünlüğünü test eder. Konjuge deviyasyonun tersi yönde olan ince
nistagmus, hastanın uyanık olduğunu işaret eder.
- Fundoskopik inceleme , optik sinir, kan damarları ve retinanın
gözlenmesinden ibarettir. Bu inceleme ile papilla ödemi, optik atrofi,
vasküler hastalıklar, retinit ve diğer hastalıklar saptanabilir. Papilla
ödemi, intrakraniyal basınçta artışa işaret eder; disk sınırları
silinir veya kaybolur, sinir başı yükselir, retina damarlarının
pulsasyonu kaybolur ve daha seyrek olarak hemoraji ve eksuda görülür.
İnme olgularında, retina damarlarının incelenmesi önemlidir, küçük bir
emboli sıklıkla görülebilir. Çeşitli hastalıklardaki tipik bulgular
MERCK MANUAL’in diğer bölümlerinde tartışılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder